Cu04192024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Back Ana Sayfa Makaleler Hadis Emanet Kurallarını Korumak

Hadis

Emanet Kurallarını Korumak

Malın Emanet Edilmesi
"(Birde) Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen) riayet edenlerdir."

         Eğer bir şahıs bir şeyi emanet alır ise, örneğin; "bir yeri kiralar ise", kiralayan kişi, kendi tasarrufunda olan o yerin maliki ve faydalananıdır. Aynı yerin sahibine nispeten de, oranın emanetçisidir. Fakat kiralama şartlarının dışında başka herhangi küçükte olsa bir tasarrufta bulunursa, bu davranışı şer-i açıdan "emanete hıyanet" sayılır.

       Eğer birisi sizin kabınızı, atınızı, arabanızı veya herhangi bir şeyinizi faydalanmak için kiralarsa, kiraladığı sınırlar içerisinde faydalanma hakkı vardır. Bir zerre bile o hududun dışına çıkarsa, hıyanet sayılır.

      Şimdi size bir hikâye nakledeceğim. Her ne kadar bu konu fıkhi ölçülere uygun düşmüyorsa da, ahlaki ölçülerin bazılarına uygundur. Naklettiklerine göre; "Mukaddes Erdebili" Necef’ten Kazimeyn'e gelmiş ve binmek için de bir hayvan kiralamıştı. Geriye dönüşünde, birisi tarafından sahibine verilmek üzere bir emanet kendisine verilmiş, üstad Erdebili emaneti yan cebine koymuş ve geri dönüşünde kesinlikle kiraladığı hayvanına binmemiş. Hayvana binmeyişinin nedenini kendisinden sorduklarında ise şöyle cevap vermiş, "Bu hayvanı sahibinden kendim bineyim diye kiraladım başkasının emanetini taşıyayım diye değil! Emanet ile birlikte hayvana binmem, bana göre "emanete hıyanet "tir.

 
Can Ve Namus Emaneti

      Emanetin diğer bir çeşidi de, "namus emaneti” dir. Bir kişi, koruması ve kollaması için namusunu başka bir kişiye emanet ederse, emanet edilen şahsın, emanete bir bakışı dahi hıyanet sayılır. Can emaneti bundan da (bakıştan) önemlidir!.. Size bir şahıs sığınıyor. Sizin güvenceniz altına giriyor. Çaresiz ve bir zalimin tecavüzüne uğrayan bir insandır. Bir şahsı kendisine sığınak olarak seçtiğinde, sığınak seçtiği şahıs, ilk başta bu "sığınma talebini" reddedebilir. (Tabiî ki bu bir namertliktir) Ama kabul ettiyse, hıyanet etmemelidir. Örneğin: Haris (namındaki o zalim) in (Hz. Hüseyin (a.s.) in küfeye biat almak için gönderdiği) Müslim b. Akil'in (yetim kalan) çocuklarına yaptığı (zulüm) gibi. Ya da (Müslim b. Akilin Küfe'de sığındığı) kadının çocuğunun Müslim’e yaptığı (casusluk) ihaneti) gibi. Müslim, o kadının evine gelip sığınma isteğinde bulundu. İlk başta sığınma izni ya da eve girme izni vermeyebilirdi. Fakat sığınma izni verdikten sonra, sığman kimseler, kendilerini savunması için herhangi bir talepte bulunmuyorlar" üstelik ihanete uğruyorlar, işte haber vermek "Müslim buradadır" diye (Ibn-i Ziyad mel'una) ihbarda bulunmak, ihanetin ta kendisidir.
Toplum Emaneti

        Kur'an-ı Kerim ıstılahında bundan daha yüksek şöyle bir şey vardır: "Toplum ile ilgili her şeyi, her işi, her insan iyi bir şekilde yerine getirmez ise, bu, "emanete ihanettir." Emirül Mü'minin Hz. Ali (a,s.) in ilginç bir tabiri vardır, hem de çok ilginç. Valilerinden birisine şöyle hitap ediyor: "Yanılma, bu (yani valilik makamı) sizin şahsınıza verilen bir araç değildir. Seni şayet falan vilayete vali tayin ettikse, sende bu makamı kabul ettin. Bu makamı kendin için bir menfaat aracı olarak görme. Bu makam senin ihtiyarına verilen bir emanettir. Hem de çok büyük bir emanet! Bu emanet kimin malıdır? Milletin malıdır. Hakikatte "millet kendisini" emanet olarak sana teslim etmiştir. Demek ki, bu, senin boynunda olan bir emanettir. Bu emanete riayet etmelisin."

        Örneğin bu konu, "vali" gibi fertlerle ilgili özel bir mesele değildir. Herkes, herhangi bir emaneti kabul ederse, o, ona bırakılan bir emanettir. Güzel bir şekilde de yerine getirmesi şarttır. Herhangi bir şahıs, bir işi yapmayı taahhüt ederse ve kendini o işe adarsa (örneğin bir dişçi dişçiliği, bir eczacı, eczacılığı, bir gıdacı, gıdacılığı ve bir ekmekçi, ekmekçiliği kendine meslek olarak seçmiş ise) bunların hepsi bir emanetin altına girdiklerini bilmeli ve işlerini doğru bir şekilde yerine getirmelidirler. İşte bu nedenledir ki, hükümet ve hilafet meselesini "emanet" olarak tabir etmişlerdir. Millete de bunun "ilahi emanet" olduğunu söylemişlerdir. Böyle bir emanetin üstesinden gelmek, elbette herkesin işi değildir. Salahiyetli ve özel vasıflı insanların yapmaları gerekir.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile