Cu03292024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Kur’an-ı Kerim

Salih Amel 2

Salih Amellerden Bazıları

    İnsanı tekamüle eriştirip kurb makamına ulaştıracak olan tek yolun, vahye tabi olmak ve peygamberlerin açıklayıp kendilerinin de katettikleri ve farz, sünnet ve müstahap olarak tanıttıkları yolu katetmek olduğunu daha önce de söyledik. Salih amel, İslam şeriatında gelen, Kur'an-ı Kerim'de, hadis ve dua kitaplarında kaydedilen farz ve sünnetlerin tamamıdır. İsteyenler onları kitaplardan bularak tekamül yolunu katetmekte onlardan yararlanabilir. Biz burada onlardan sadece bazılarına değineceğiz:
 FARZ NAMAZLAR

   Namaz, manevî seyr ve sülukun ve Allah'a yaklaşmanın en güzel ve en üstün vasıtalarından biridir. İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki: "Namaz takvalı olan her insanın takarrubunun (Allah'a yaklaşmasının) vasıtasıdır."[1]

Muaviye b. Veheb, İmam Sadık'tan (a.s): "İnsanları Allah'a yaklaştıran ve Allah'ın sevdiği en iyi amel nedir?" diye sorduğunda Hazret şöyle cevap verdiler: "Allah'ı tanıma dışından namazdan daha iyi bir şey tanımıyorum. Allah'ın salih kulu Hz. İsa'nın (a.s) Allah-u Teâlâ bana hayatta olduğum müddetçe namaz kılmayı ve zekat vermeyi tavsiye etti diye buyurduğunu görmedin mi?!"[2]

   İmam Sadık (a.s) yine şöyle buyuruyor: "Allah yanında en sevimli amel namazdır. Namaz peygamberlerin en son vasiyetidir. İnsanın gusül (boy abdesti) veya namaz abdesti alıp kimsenin kendisini göremeyeceği bir köşeye çekilerek rükû ve secde etmesi ne kadar iyidir! İnsan secdeye kapanır da secdesini uzatırsa şeytan feyrat ederek der ki: Eyvah! Bu insan Allah'a itaat etti, benise isyan ettim, bu secde etti bense (secde etmekten) sakındım."[3]

İmam Rıza'dan (a.s) şöyle naklediliyor: "İnsanın Allah'a en yakın olduğu hali secde halidir. Zira Allah-u Teâlâ buyurur ki: Secde et, yaklaş (bana)"[4]

   İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "İnsan namaza durduğunda, gökyüzünden Allah'ın rahmeti onun üzerine iner, melekler etrafını kuşatır ve bir melek der ki: Namaza duran bu adam namazın değerini bilseydi hiçbir zaman namazı terketmezdi (bitirmezdi)."[5]

   Resulullah'tan (s.a.a) şöyle naklediliyor: "Mümin bir kişi namaza durduğunda namazı bitirinceye kadar Allah-u Teâlâ ona nazar eder ve Allah'ın rahmeti gökyüzünden onu kuşatır, melekler etrafını sarar ve Allah-u Teâlâ onun üzerine bir melek görevlendirir ki o melek şöyle der: Ey namaza duran (şahıs)! Kimin sana teveccüh ettiğini ve kiminle münacat ettiğini bilseydin, (ondan) başkasına teveccüh etmez ve buradan hiçbir zaman çıkmazdın."[6]
NAMAZDA KALP HUZURU

   Namaz, her parçasında bir sır gizli olan melekutî bir terkip ve ilahi bir macundur. Allah-u Teâlâ ile bağlantı kurmak, yalvarıp yakarmak, alemlerin rabbiyle ünsiyet kurmak ve O'nu anmak için bir vesiledir. Namaz tekamülün, seyr ve süluk edip Allah'a yaklaşmanın en güzel vesilesidir.

   Namaz müminin miracı, fahşa  ve münkerden (kötülük ve günahlardan) nehyedicidir. Nuraniyet ve maneviyattan berrak bir çeşmedir ki herkim hergün beş defa ona girerse nefsanî pisliklerden temizlenir. Allah'ın büyük emaneti ve amellerin kabulü için ölçüdür. Namaz, ruh ve hayatı olursa böyle esrarla dopdolu olan semavî bir terkiptir. Namazın ruhu ise, kalp huzuru, mabuduna teveccüh etmek ve onun karşısında huzu ve huşu göstermektedir. Namaz, kalp huzuru olmaksızın ruhsuz bir cisim gibidir. Namazın bir cismi vardır; bir de ruhu. Zikirler, kıraatlar, rükû ve secdeler, teşehhüd ve selam namazın cisim ve zahirini oluşturmakladır; teveccüh ve kalp huzuru ise namazın ruhu sayılır. Ruhsuz cisim niteliksiz bir ölü olduğu gibi, kalp huzuruyla olmayan namaz da, her ne kadar görev olarak yapılmış olsa bile namaza duranı yüce makamlara yükseltmez. Esasen namazın meşru olmasının en büyük hedefi zikir ve Allah'ı anmayı sağlamasıdır.

salih amel 2
 Allah-u Teâlâ kendi peygamberine şöyle buyurmaktadır: "Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl."[7]

   Kur'an-ı Kerim'de Cuma namazı zikir olarak tanıtılmıştır: "Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun."[8]

   Amellerin kabul olmasının ölçüsü kalp huzurunun miktarıdır. Ne kadar kalp huzuru olursa namaz da bir o kadar kabul olunur. Dolayısıyla hadislerde kalp huzuru hakkında bir çok tavsiyeler gelmiştir. İşte bir kaç örnek:

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Bazen namazın yarısı kabul edilir, bazen üçte biri, bazen dörtte biri, bazen beşte bir: Ve böylece onda bire kadar devam eder. Bazı namazlar eskimiş elbiseler gibi dürülüp sahibinin başına vurulur. Doğrusu, namazlardan sadece Allah'a teveccüh edildiği kadarı kabul edilir."[9]

    İmam Sadık'tan (a.s) şöyle naklediliyor: "İnsan namaza kurduğu vakit Allah-u Teâlâ ona teveccüh eder ve insan üç kere Allah'ı anmaktan gafil olmayıncaya dek Allah da kendi teveccühünü ondan kesmez. Bu durumda (üç kere gaflet edince) Allah-u Teâlâ da ondan yüz çevirir."[10]

   Hz. Ali (a.s) da şöyle buyuruyor: "Uyuşuk olduğunuz ve uyukladığınız zamanlar namaz kılmayın ve namaz kılarken kendinizi düşünmeyin, zira Allah'ın huzurunda durmuşsunuzdur. İnsanın namazından sadece kalben Allah'a teveccüh ettiği miktarı makbul dur."[11]

   Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) buyuruyor ki: "Namaz halinde Allah'tan gayrısına teveccüh eden insana Allah-u Teâlâ şöyle buyurur: "Ey benim kulum! Maksadın kimdir? Ve kimi taleb ediyorsun? Acaba benden başka bir rabb ve koruyucu mu arıyorsun?! Benden başka bir bağışlayıcı mı istiyorsun?! Oysa ben cömertlerin en cömerdi, bağışlayıcıların en bağışlayıcısı ve bahşedicilerin en üstünüyüm. Sana sayılmayacak kadar sevap veririm. Bana teveccüh et; zira ben ve meleklerim sana teveccüh ediyoruz!" Öyleyse namaza duran kimse Allah'a teveccüh ederse geçmiş günahları affedilir. İkinci kez yine Allah'tan gayrısına teveccüh ederse Allah-u Teâlâ yine ona önceki gibi hitap eder. Eğer namaza teveccüh ederse, namazdan gaflet etmenin günahı affedilir ve onun etkileri bertaraf edilir. Eğer üçüncü kez namaza teveccüh etmezse Allah Teala önceki hitabı tekrarlar ve eğer namaza teveccüh ederse bu defasında da Allah-u Teâlâ geçmiş günahlarını affeder. Ancak dördüncü kere namaza teveccüh etmezse bu durumda Allah-u Teâlâ ve melekleri ondan yüz çevirirler. Ve Allah-u Teâlâ ona buyurur ki: "Seni sevdiğin ve ilgi duyduğun (teveccüh ettiğin) şeyin velayetinde kıldım. (seni ona bıraktım.)"[12]

   Namaz kalp huzuru ve Allah'a teveccüh etmekle değer kazanır. Namaz kalp huzuru miktarınca batının sefasında ve Allah'a yaklaşmakta etkili olabilir. Büyük Peygamberler, Masum İmamlar ve Evliyaullah namaza elbetteki boş yere bu kadar önem vermemişlerdir.

   Hz. Ali (a.s) hakında şöyle yazmışlardır: "Namaz vakti gelince vücudu titriyor ve yüzünün rengi değişiyordu. Bu ıstırap ve değişimin nedenini kendisinden sorduklarında şöyle cevap verdi: Öyle bir emaneti eda etmenin zamanı geldi ki, o emanet göklere ve yeryüzüne sunulduğunda korktular ve onu üzerlerine almaktan sakındılar. Ancak insan, o büyük emaneti kabul etti. Ben emaneti eda etmenin üstesinden gelip gelemeyeceğimden korkuyorum."[13]

   İmam Muhammed Bâkır (a.s) ve İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) halleri hakkında şöyle söylenmiştir: "Namaz vakti yüzleri sararır, kızarırdı. Namaz halinde, gözleriyle gördükleri biriyle konuşuyormuş gibiydiler."[14]

   İmam Zeyn-ül Abidin (a.s) hakkında ise  şöyle rivayet ediliyor: "Namaza durduğu vakit yüzünün rengi değişir, zelil ve hakir bir köle gibi Allah'ın karşısında durur, vücudu korkudan titrerdi. Namazı daima veda namazıydı, ondan sonra artık namaz kılamayacak gibiydi adeta"[15]

   Hz. Fatıma-ı Zehra (s.a) hakkında ise şöyle yazmışlardır: "Namaz halindeyken korkudan nefesi sıklaşırdı."[16]

İmam Hasan (a.s) hakkında şöyle naklediliyor: "Namaz halinde vücudu titrerdi, Cennet veya Cehennem’i hatırladığı zaman yılan sokmuş gibi kıvranır, Allah'tan Cennet’i ister ve Cehennem’den ona sığınırdı."[17]

   Ayşe, Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) hakkında şöyle der: "Resulullah ile sohbet ediyorduk, namaz vakti gelince adeta bizi hiç tanımıyormuş gibi değişik ve perişan bir hal alırdı."[18]

   İmam Seccad Zeyn-ül Abidin (a.s) hakkında şöyle nakledilmektedir: "Namazdayken cüppesi mübarek omuzundan düştü, ama bir tepki göstermedi. Namazını bitirince ashaptan biri: "Ey Resulullah'ın (s.a.a) torunu! Namaz kıldığınız zaman omuzunuzdan cüppeniz yere düşünce niçin önemsemediniz?!" diye arzedince Hazret şöyle cevap verdi" ne diyorsun sen?! Kimin karşısında durduğumu bilmiyor musun?! Bu düşünce beni cüppeme dikkat etmekten alıkoymuştu. Bilmiyor musun ki; insanın namazının Allah'a karşı kalp huzuruyla kıldığı miktarı kabul olur." Soruyu soran yine: "O halde biz helak mı olacağız?" diye arzedince Hazret: "Hayır" buyurdular, "Nafileleri kılacak olursanız Allah-u Teâlâ onların vasıtasıyla namazlarınızı tamamlar."[19]

   Resulullah (s.a.a) hakkında da şöyle nakledilir: "Namaz vakti (O’nun), mübarek yüzü değişir ve göğsünden kaynar kazandan çıkan kaynama sesi gibi bir ses duyulurdu. Namaza durduğu vakit yere düşmüş bir elbise gibi hareketsizdi."[20]

---------------------------------------------------------------------------

[1]- Kafi, c.33, s.265.

 [2]- Kafi, c.3, s.264.

 [3]- Kafi, c.3, s.264.

 [4]- Kafi, c.3, s.265.

 [5]- Kafi, c.3, s.265.

 [6]- Kafi, c.3, s.265.

 [7]- Tâıa / 14.

 [8]- Cuma / 9.

 [9]- Bihar-ul Envar, c.84, s.260.

 [10]- Bihar-ul Envar, c.84, s.241.

 [11]- Bihar-ul Envar, c.84, s.239.

 [12]- Bihar-ul Envar, c.84, s.244.

 [13]- Bihar-ul Envar, c.84, s.244.

 [14]- Bihar-ul Envar, c.84, s.248.

 [15]- Bihar-ul Envar, c.84, s.250.

 [16]- Bihar-ul Envar, c.84, s.258.

 [17]- Bihar-ul Envar, c.84, s.258.

 [18]- Bihar-ul Envar, c.84, s.258.

 [19]- Bihar-ul Envar, c.84, s.265.

 [20]- Bihar-ul Envar, c.84, s.248.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile