Prş04252024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Kur’an-ı Kerim

KIYAMET AHVALİ

Kur'an-ı Kerim kıyamet ahvali hakkında şöyle buyurmaktadır.

"Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün. Dağları da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak." İnsanların hali hakkında ise şöyle buyuruyor.

"(Böyle bir günde) Dost, dostun halini sormaz.”

Asla hiç kimse, babasının, annesinin, erkek ve kız kardeşinin fikrine düşmeyecektir.

(Azab ehli) birbirlerine gösterilirler. Baba oğlu görür, oğul kız kardeşi görür, kardeş kardeşi görür. Günahkar kinişe ister ki, o günün azabından (kurtuluş için) oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran sülalesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendisini kurtarsın" Bu delillerdir ki, kıyamet gününde göreceği azab dünyadaki azab ile ölçülemez.

Fakat ne mümkün bilinmeli ki, o cehennem alevlenen ve yakalayıveren bir ateştir.El, ayak, baş ve diğer hiç bir şey bırakmayacaktır. (Derileri; kavurup soyar).

Yüz çevirip geri dönen, toplayan kimseyi (kendine) çağırır. (Takip eden ve canlı bir ateştir). Bu ateş hakka sırtını çeviren, hak ile düşmanlık eden ve inatçılık yapanların ardınca hareket edecektir.

İnatçılığın kökü nedir?

Şimdi bakalım niçin insan inatçılık ve hakkın zıddı hâline gelmiştir, bu konunun kökü ve kaynağı nerededir? Kur'an bu konunun sırrını şöyle açıklıyor:

Bu serveti Allah toplamaları için vermedi, belki işletmek için ve aralarında döndürüp dolaştırmak için verdi. Parayı toplamak ve stok etmek, Allah'ın kullarını mahrum bırakmakla aynıdır.

Çünkü burada iki şey vardır, 1- Sahip olmak, 2- Yığıp stok etmek. Sahip olmak şayet helal yoldan olursa ve sahibi bulunan şahıs şayet temizleyici bir plana sahipse veya bir kurumun başkanı gibi bir plan yapıp paraları daima halkın yararına değip dolaşacak bir şekilde işleme koymuş ise, Kur'an açısından -böyle bir sahipliğin- herhangi bir sakıncası yoktur.

Yani; helal yoldan sahip olmak ve daima işleme koymak. Fakat sahip olmak, diğer fertlerin mahrum bırakılmalarını gerektiriyorsa, artık Kur'an için kabul edilmesi ve ona tahammülde bulunulması mümkün değildir.

Altın ve gümüşü stok edenler hakkında Tövbe Suresi 34-35 ayetlerinde şöyle buyuruyor.

"Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar ise, onlara da acıklı bir azab müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve) "işte bu, kendileriniz için yığıp-sakladığınızdır; yığıp-sakladığınızı tadın" (denilecek)."

Kur'an'da bu ayetten daha şiddetli bir dil kullanan diğer bir ayetin daha bulunmaması mümkündür.

Stok eden bir insan, yani, "o mala ihtiyacı olmadığından dolayı stok yapıyor" demektir. Kendilerinin ihtiyacı olmayınca (Kur'an'a göre) başkalarına vermeleri gerekir. Ya ihtiyacın var, ya da yoktur. Şayet ihtiyacın varsa harca, yok ise, başkalarına ver! (İşte İslâm'da prensip böyledir).

O gün, o altın ve gümüşleri, kızartılmış bir maden halinde onların alınlarına ve böğürlerine koyacaklar. Niçin secde yerine ve alınlarına? Çünkü onların gerçek mabudları Allah'tır ve Allah'a secde etmeleri gerekirdi, Fakat onun yerine, parayı Allah yerine koydular. Onların yanlarını ve sırtlarını aynı mabudları ile dağlayacaklar.

Dikkat ediniz! Kur'an se ele sailun ayeti ile başlayıp, ilk önce insanın hakka karşı ve muhalif olduğunu işaret ediyor. Sonra diyor, "acele etme".

Peygamberimize (s.a.a.) Buyuruyor, "Azapları istemede acele edenlerin karşısında iyice sabırlı ol'. Arkasındanda kıyametin ahvalini beyan ediyor. Bu şekilde hakka karşı inatçılık yapan insanların da durumuna işaret ediyor.

Bu tertiple devam ediyor, cehennem ateşinin onları takipettiğini buyuruyor. Hangi insanları (takip edecek)? O insanlar ki, hakka düşmanlık ettiler. Bu duruma bunlar niçin düştüler? Nedeni şudur, (paraları stok ettiler) de ondan.

Ebu Cehil ve Ebu Süfyan da bu sınıf insanlardandı. Onların gerçek putlarıyla, görünürde olan putları arasında fark vardı. Yani Peygamber (s.a.a.) ile üzerinde savaştıkları gerçek putları paraları idi. "Uzza ve Hubel'leri değildi.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile