Cu04192024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Back Ana Sayfa Ehlibeyt (a.s) İmam Hüseyin’in Sancaktarı Hz. Abbas’ın Doğum Günü Kutlu Olsun

Ehlibeyt (a.s)

İmam Hüseyin’in Sancaktarı Hz. Abbas’ın Doğum Günü Kutlu Olsun

- Ebu’l Fazl diye ünlenen Hz. Abbas (Arapça: حضرت عباس, İngilizce: Hazrat Abbas) (h. 26-61), İmam Ali ve Hz. Ümmü’l Benin’in oğludur. Şiaların nezdinde en üstün makama sahip imam zade diye anılmaktadır. Şialar Tasua (Muharrem’in dokuzu) gününü ona ihtisas vermişlerdir. O günde Hz. Abbas’ın (a.s) fazilet ve erdemlerinden bahsedilmekte ve onun için matem tutulmaktadır. Bazı Şii kaynaklarda ona oldukça kerametler atfedilmiştir. Şialar onu edep, şecaat, cesaret, sahavetin mazharı ve Masum imamın takipçisi olarak bilmektedir. Hz. Abbas’ın (a.s) lakaplarından birisi “Kameri Beni Haşim”dir ki bu Hz. Abbas’ın zahiri çehresinin güzelliğini ortaya koymaktadır. Kerbela’da ağabeyi İmam Hüseyin’in sancaktarı ve sakkası (su hizmetlerinde bulunan) idi, bundan dolayı Şialar katında Sakkay-ı Deşti Kerbela diye de meşhurdur. Kerbela vakıasında dediklerine göre Hz. Abbas Muharrem’in yedisinde bir kere İmam Hüseyin’in (a.s) yaranları ve ailesine su götürmeyi başarmıştır. Aşura günü yine bu iş için Fırat nehrine doğru gitmiş, ancak geri dönüş yolunda su kırbasına ok isabet etmiş, kolları kesilmiş ve bu şekilde şehadete ermiştir.

Nesebi

Hz. Abbas’ın (a.s) babası Şiaların birinci İmamı, Hz. Ali (a.s), annesi ise Fatıma’dır. Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) şehadetinin ardından kendisiyle evlenmiş ve bu evlilikten sonra Ümmü’l Benin künyesi ile şöhret bulmuştur.[1]

Künyeleri

Hz. Abbas’ın en meşhur künyesi “Ebu’l Fazl”dır.[2] Bu künyesinin kendisine verilme nedeni, ondaki ahlaki faziletlerden kaynaklandığı söylenmiştir.[3] “Ebu’l Kasım” “Erbain Ziyaretinden” alınan Hz. Abbas’ın bir başka künyesidir. Cabir Ensari kendisine hitaben şöyle demektedir: “Es-Selamu aleyke Ya Eba’l Kasım! Es-Selamu aleyke Ya Abbas b. Ali”; “Ey Kasım’ın babası selam olsun sana, selam olsun sana Ey Ali’nin oğlu Abbas!”[4]

Lakapları

Kameri Beni Haşim[5]
Babu’l Hevaic[6]
Tayyar[7]
eş-Şehit[8]
Sakka[9]
Abdu’s Salih (Salih kul)[10]
Sancaktar ve Alemdar[11]

Doğumu ve Ölümü

Hz. Abbas (a.s), hicretin 26’sında Şaban ayının dördünde Medine’de dünyaya gözlerini açtı. Hicretin 61’inde Muharrem ayının onunda Aşura gününde Kerbela’da yaşanan Aşura vakıasında şehit oldu.[12]
Çocukluk ve Gençlik Dönemi

Çocukluğu

Çocukluk döneminde babası ve abileri Hasan ve Hüseyin (a.s) ile birlikteydi. Hz. Abbas onların bilgi ve ilimlerinden yararlanmıştır. Hz. Ali (a.s) oğlunun gelişim ve eğitimi hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz oğlum Abbas çocukluğunda ilim öğrendi ve annesinden su ve yemek alan bir güvercin yavrusu gibi benden marifetleri öğrendi.”[13] Yeni dil öğrenmeye başladığı günlerde, İmam Ali (a.s) ondan “bir” söylemesini ister. Abbas, bir, der.

İmam (a.s), iki söylemesini ister.

Ancak Hz. Abbas, cevap vermekten kaçınır ve şöyle der: Allah’ı bir diye andığım bu dilimle iki söylemeye utanıyorum.”[14]-[15] Bir an, Hz. Ali (a.s) imamet bakışıyla Hz. Abbas’ın (a.s) geleceğine bakar ve bir anda yüzüne üzüntü çöker ve ağlar. Eşi neden ağladığını sorar. İmam şöyle cevap verir: “Abbas’ın kolları Hüseyin’e yardım ederken kesilecek.” Daha sonra oğlunun azamet ve yüceliğini şöyle haber verir: “Allah Teala ona amcası Cafer b. Ebu Talip gibi iki kanat verecektir ve onunla cennette uçacaktır.”[16]

Gençlik Dönemi

Hz. Ali (a.s) has bir ilgi ve inayet ile Hz. Abbas’ı İslami ahlak ve edeple tanıştırdı ve onu İslami öğretilere uygun bir şekilde yetiştirdi.[17] Hz. Ali (a.s) ile birlikte yaşadığı 14 yıl 47 gün zarfında her zaman ve her halde babasının yanında oldu.[18] Hilafetin zorlu günlerinde babasından bir an olsun bile ayrılmadı.[19] Hicretin 37. Yılında Sıffin savaşı patlak verince o zamanlar on iki yaşlarında olmasına rağmen, ebedi bir yiğitlik yaratmıştır.[20]

Sıffin Savaşına Katılması
Sıffın’da Su Hizmeti

Muaviye’nin seksen beş bin kişilik ordusu Sıffin’de Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusunun susuz kalması için çok kalabalık sayıda askeri “Ebu’l A’var Eslemi komutasında Fırat nehrinde konuşlandırdı. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusu bitkin ve susuz bir şekilde Sıffin’e ulaştıklarında suyun kendilerine kesildiğini görürler. Ordunun haddinden fazla susuzluğu, İmam Ali’nin (a.s) bir çözüm bulmasını gerektirmekteydi. Bu yüzden Sa’sa’a b. Suhan ve Şebes b. Rabii komutanlığında bir grup askeri su getirmeleri için görevlendirir. Bu askeri tim Fırat’a saldırarak su getirmeyi başarırlar. Bu askeri tim içinde İmam Hüseyin (a.s) ve Hz. Ebu’l Fazlı’l Abbas’ta bulunmaktaydı.[21]

Sıffin’daki Yiğitliği

Sıffin savaşının en sıcak anlarında İslam ordusu içinden yüzü örtülü bir genç ayrıldı. Yaşının ortalama on üç olduğu tahmin edilmekteydi. Muaviye ordusunun karşısına geçmiş ve savaşçı talep etmekteydi. Muaviye, ordusunun en güçlü savaşılarından olan Ebu Şa’sa’nın onunla savaşması emrini verdi. Ebu Şa’sa şöyle cevap verdi: “Ey insanlar Şam halkı benim bin süvari birliğine denk geldiğimi bilmekte (ancak sen beni yeni yetişen bir çocuğun karşısına mı çıkarmak istiyorsun?)” daha sonra oğullarından birisine meydana çıkarak karşısındaki gençle savaşmasını istedi.

Bunun üzerine meydana çıkan oğlu ile Hz. Abbas’ın (a.s) mücadelesi sonrası oğlu kanlar içinde yerde kalır. Şa’sa oğlunun kanlar içinde yerde kaldığını şaşkınlıkla görür. Şa’sa’nın yedi oğlu vardır. Bir diğer oğlunu meydana gönderir, ancak sonuç değişmez ve o da aynı akıbeti yaşar. Aynı sahne tüm oğullarını meydana göndererek yaşanır. Ancak bu yiğit genç savaşçı hepsini yerlere serer ve yener.

En sonunda Ebu Şa’sa dayanamayarak kendisi savaş meydanına inmek zorunda kalır, ancak genç savaşçı onu da yere serer. Öyle ki artık kimse o genç savaşçının karşısına çıkmaya cüret edemez. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin ordusundakiler de şaşkınlık içinde durumu izlerler. O sırada genç savaşçı geri dönmüş ve İmam Ali (a.s) genç savaşçının yüzündeki örtüyü çıkararak yüz gözündeki toz ve toprakları temizler…[22]

Eş ve Çocukları

Hz. Abbas (a.s) Ubeydullah b. Abbas b. Abdulmuttalib’in kızı Lubabah ile evlendi.[23] Bu evlilikten adları Fazıl ve Ubeydullah adlı iki erkek çocuğu dünyaya geldi.[24]

Hz. Abbas’ın (a.s) nesli Ubeydullah tarafından sürdü. Ubeydullah’ın adları Abdullah ve Hasan olmak üzere iki oğlu oldu.[25] Abdullah’tan geriye bir nesil kalmadı, ancak Hasan’ın bir süreliğine Mekke ve Medine’nin daruimarat görevini yürüten ve aynı zamanda bu iki şehrin kadılık görevini de yapan Ubeydullah, hitabet ve fesahatte şöhreti olan Abbas, fakih, zahit ve ediplerden sayılan İbrahim Curdake ve Hamza Ekber, Fadıl adlı beş oğlu oldu.[26] Bu çocukların her birinden fazıl çocuklar dünyaya geldi. Örneğin üçüncü yüzyılın meşhur muhaddislerinden olan Muhammed b. Ali b. Hamza b. Hasan b. Ubeydullah.[27]

Fazilet, Menakıp ve Özellikleri
Hz. Abbas’ın İmamları Yanındaki Yeri

İmam Hasan Mücteba’nın Yanında

Hz. Abbas (a.s) İmam Hasan’ın (a.s) imameti dönemi boyunca tüm gücüyle İmamın yanında yer almıştır. Muaviye ve adamlarının düşmanlıklarının İmam Hasan’ı (a.s) en ciddi şekilde tehdit ettiği dönemlerde Hz. Abbas (a.s) şiddetle ağabeyinin yanında yer almış ve onu korumak için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Hz. Abbas (a.s) bu dönem zarfında İmam Mücteba’nın (a.s) “Babu’l Hevaic”i (hacetler kapısı) idi. İhtiyaç sahiplerini ağabeyi İmam Hasan’ın (a.s) ihsan ve yardımları ile ödüllendirmekteydi. İhtiyaç sahipleri ve yoksullar İmam Hasan’ın (a.s) kapısına gelir ve ihtiyaçlarını Hz. Abbas’a anlatırlardı. Tüm durumlarda Kameri Beni Haşim, gelişmeleri ve ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını İmam Hasan’a (a.s) bildirir ve sonra onun emrini yerine getirirdi.

İmam Hasan (a.s) şehit olduktan ve düşmanlar tarafından tabutu ok yağmuruna tutulduğunda, Alevi yiğitliği ile Abbas kılıcını yerinden oynatmış, ancak İmamının sözlerini hatırlayarak hayatını masum imama atayan Hz. Abbas bundan geri durmuştur.[28]

İmam Hasan’ın (a.s) yanında yer aldığına en büyük delil İmam Sadık’ın (a.s) onun için söylediği ziyaret namesindeki şu sözlerdir: “Selam olsun sana ey iyiliksever kul, Allah’ın ve Peygamberinin emrini yerine getiren ve Müminlerin Emiri, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) mutisi.”[29]

İmam Seccad

“Allah amcam Abbas b. Ali’ye rahmet etsin. Hiç kuşkusuz o fedakârlık sergiledi, canını hiçe saydı ve kardeşi için feda etti. Derken her iki kolu da (bu fedakârlık sırasında) kesildi. Allah da bu kolları yerine ona - amcası Cafer b. Tayyar gibi- cennette meleklerle birlikte uçacağı iki kanat verdi. Doğrusu Abbas'ın Allah Tebareke ve Teâlâ katında öyle bir makamı vardır ki kıyamet gününde bütün şehitler ona gıpta edecek ve o makama ulaşmayı arzu edeceklerdir.”[30]

İmam Sadık (a.s)

İmam Sadık (a.s) amcası Abbas b. Ali’nin (a.s) şu sıfatlara sahip olduğunu belirtir: “Nafiz bir basiret, yüce bir anlayış, büyük bir iman, İmam Hüseyin’in mahzarında cihat, fedakarlık ve candan geçme, kendi imamının yolunda şehadet, Allah Resulünün halifesi karşısında teslim, zamanın imamını tasdik, vefakarlık, son hadde kadar çaba…”[31]

İmam Zaman Mehdi (a.s)

“Selam Müminlerin Emir’inin Oğlu Ebu’l Fazlı’l Abbas’a! Kendi canını kardeşine hediye etti, dünyayı ahiretine vesile kıldı ve canını kardeşine feda etti. O, harime bekçilik yaparak susuz dudaklara su ulaştırmak için çok çaba sarf etti. İki kolu Allah yolunda cihat için kesildi. Allah onun katilleri Yezid b. Er-Rukad ve Hekim b. Tufeyl Tai’yi rahmetinden uzak kılsın.”[32]

İmamı Tanıması

Hz. Abbas’ın (a.s) velayet ve imam tanımasına örnek olarak aşağıdaki birkaç noktaya değiniyoruz:

İmam Cafer Sadık’ın (aleyhi selam) konuşmalarından olan Hz. Abbas’ın ziyaret namesinde şöyle okuyoruz:

المطیع لله ولرسوله ولامیرالمؤمنین والحسن والحسین صلی الله علیهم "Selam olsun sana ey Allah'ın, Peygamberinin, Müminlerin Emirinin, Hasan ve Hüseyin'in emrine itaatkâr olan salih kul!...”[33]

Tasua ikindi vakti Şimr, Hz. Abbas ve kardeşleri için aman name getirdi, ancak Hz. Abbas, hiçbir şekilde ona itina etmedi ve cevap vermedi. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) ona cevap vermesini istedi.

Hz. Abbas şöyle buyurdu: “Ne istiyorsun?” Şimr dedi ki: “Sen ve kardeşlerin âmândasınız.” Hz. Abbas (a.s) dedi ki: “Ey elleri kesilecesi! Ne kadar da kötü bir aman name getirmişsin! Ey Allah’ın düşmanı! Acaba diyorsun ki kardeşini, efendini ve Fatıma’nın oğlunu bırakalım ve lanet olunmuşların ve lanet edilmişlerin evlatlarının fermanı altına mı girelim istiyorsun? Bize aman veriyor, ama Peygamberin evladını mı amansız bırakıyorsun?”[34]

Hz. Abbas (a.s) ve Aşura
Su Hizmeti

Muharrem ayının yedisinde, Ubeydullah, Ömer b. Saad’dan Hz. Hüseyin ve yarenlerine daha sıkı davranmasını ve Fırat suyundan yararlanmalarına izin vermemesini ister. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’ı (a.s) çağırır ve ona 30 süvari ve 20 piyade vererek onlarla birlikte gitmesini ve kırbaları doldurarak geri dönmesini emreder. Hz. Abbas (a.s) bu kişilerin yardımıyla düşman muhasarasını yararak çadırlara su getirmeyi başarır.[35]

Aşura günü İmam Hüseyin’in (a.s) emri ile su getirmesi için Fırat’a gider, ancak kırbaları doldurup geri dönerken yolda düşmanların saldırısına uğrar. Önce kırbaları hedef alınır ve sonra da kolları kesilerek şehit olur.

İmam Tarafından Temsilci Olması

Aşura veya Tasua akşamı Ömer Saad kendi ordusu önünde durarak şöyle bağırdı: “Ey Allah’ın ordusu! Atlarınıza binin ve cennetin müjdesini alın.” Düşmanın bağırma seslerini duyan, İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’tan en azından yarına kadar düşmanın saldırısını durdurmasını ister. Hz. Abbas (a.s) düşman ordusunun yanına giderek savaşı bir gün sonraya erteletmeyi başarır.[36]

Çadırları Koruması

Aşura gecesi, Hz. Abbas (a.s) haremin koruma görevini üstlenir. Her ne kadar o gece için düşmandan süre almış olsa da ihtiyatı elden bırakmamak adına çadırları korumaktaydı. O sırada Züheyr yanına gelir.[37]

Züheyr, Hz. Ali’nin (a.s) -Hz. Abbas’ın annesi- Ümmü’l Benin’inle nasıl evlendiğini ve İmamın bu evlilikteki amacının ne olduğunu ona anlatır ve şöyle der: “Ey Abbas! Baban seni böyle bir gün için istemiştir. Kardeşine yardımda kusur göstermeyesin!” Hz. Abbas (a.s) bu sözü duyunca öfkelenir ve sert bir şekilde şöyle der: “Züheyr! Sen bu sözlerinle bana cesaret vermeye mi çalışıyorsun? Allah’a and olsun ki ölüm anına kadar kardeşimden el çekmeyecek ve onu korumak adına hiçbir kusurda bulunmayacağım. Yarın bunu sana öyle bir ispat edeceğim ki ömründe böyle bir şey yaşamamış olacaksın.”[38]

Ordunun Sancaktarı

Aşura sabahı, İmam Hüseyin (a.s) namaz ve dualarını bitirince, düşman ordusu savaş pozisyonuna geçerek savaş ilan etti. İmam (a.s) adamlarını savaş pozisyonuna soktu. İmamın ordusu otuz iki süvari ve kırk piyadeden oluşmaktaydı.

İmam Hüseyin (a.s) ordusunun sağ tarafına Züheyr b. Kin’i sol tarafına ise Habib’i yerleştirdi, sancağı ise ordunun merkezinde kardeşi Hz. Abbas’ın (a.s) eline verdi.[39]
Düşman Halkasının Yarılması

Savaşın ilk saatlerinde İmam Hüseyin’in (a.s) ordusundan adları “Amr b. Halit Sedavi, Cabir b. Haris Salmani, Mucme b. Abdullah Aizi ve Amr b. Halid’in kölesi Said” olan dört kişi düşman ordusunun kalbine bir saldırı gerçekleştirir.

Düşman onları kuşatma altına almaya çalışır ve muhasara halkası kapatılır. Öyle ki onlarla imamın ordusu arasında tüm bağlar kopar. Bu esnada onların tehlikeye düştüğünü gören Hz. Abbas (a.s) tek başına düşman ordusunun kuşatmasına saldırır ve düşman ordusunun kuşatmasını tek başına yararak dört kişiyi kurtarır.[40]

Su Bulmak İçin Kuyu Kazılması

Günün orta saatlerinde şiddetli susuzluk çocuklara, kadınlara ve hatta sıcak altında savaşan İmamın ordusundaki kişilere galebe çalar. İmam Hüseyin (a.s) kardeşi Hz. Abbas’a (a.s) bir kuyu kazma emrini verir. Çünkü Kerbela toprakları nehir yataklarının yanında bulunmaktaydı ve kuyudan su çıkma ihtimali yüksekti.

Hz. Abbas (a.s) kuyu kazmakla meşgul oldu. Bir süre sonra suyun çıkacağından ümidini kestikten sonra kuyudan dışarı çıktı ve başka bir yerde kuyu kazmaya başladı, ancak ikinci kuyudan da su çıkmadı.[41]

Kardeşlerini Savaş Meydanına Göndermesi

Hz. Abbas (a.s) Beni Haşim ve başkalarının şehadetini görünce kardeşleri Abdullah, Cafer ve Osman’ı yanına çağırır ve onlara şöyle buyurur: “Ey annemin çocukları! Öncü olunuz ve sizin Allah ve Resulullah yolunda fedakarlığınıza şahit olayım.” Onlar hemen savaş meydanına koşar ve bir bir Hz. Abbas’ın (a.s) gözleri önünde şehit olurlar.[42]

Cesaret ve Yiğitlik Örneği

Hz. Ebu’l Fazlı’l Abbas (a.s) düşmanın üç ünlü savaşçısı ile karşı karşıya gelir. Onlardan ilki “Marid b. Sudeyf”dir. Marid, Savaş meydanına gelir gelmez Hz. Abbas’a (a.s) mızrağıyla saldırır. Hz. Abbas mızrağının ucundan tutarak, yuvarlar ve mızrağı düşmanın elinden alır ve onu kendi mızrağı ile öldürür.[43]

İkinci kişi “Safvan b. Ebtah”dır. Bu kişi taş ve mızrak fırlatmakta büyük bir yeteneğe sahipti. O da birkaç hamle sonrası yaralanır, ancak Hz. Abbas (a.s) onu affederek ona yeni bir hayat bağışlar.

Üçüncü savaşçı kişi “Abdullah b. Ukbe Ganevi”dir. Hz. Abbas onun babasını tanıyordu ve ölmemesi için ona şöyle buyurur: “Sen bu savaşta benimle karşı karşıya gelmemen gerektiğini bilmiyor musun? Babamın babana yaptığı ihsan ve bağışlar nedeni ile benimle savaşmaktan vazgeç ve geri dön.” Ancak o kabul etmez. Kısa bir mücadelenin ardından yenilerek rezil bir şekilde savaş meydanından kaçarak uzaklaşır.[44]

Şehadeti

Tarih yazarları Hz. Ebu’l Fazlı’l Abbas’ın (aleyhi selam) şehadetini farklı şekillerde naklederler.

Harezmi bu konu hakkında şöyle demektedir: “O recez okuyarak savaş meydanına gitti ve düşmana saldırdı. Düşmanlardan bir grubu öldürüp yaraladıktan sonra şehadete erdi. Sonra İmam Hüseyin (a.s) onu dizlerinin üzerine alarak şöyle buyurdu:

الآن انکسر ظهری و قلّت حیلتی ; “İşte şimdi belim kırıldı ve çarem azaldı.”[45]

İbn Nema ve İbn Tavus ise susuzluk İmam Hüseyin’e (a.s) galebe çaldığında kardeşi Abbas ile birlikte Fırat’a doğru ilerledi. Düşman aralarındaki irtibatı kesti ve Hz. Abbas (a.s) şehit oldu.[46] İbn Şehri Aşub ise şehadeti hakkında şöyle yazmaktadır:

“Hz. Abbas, sakka (su hizmetlisi), Kameri Beni Haşim ve İmam Hüseyin’in (a.s) sancaktarı idi. Kendisi diğer kardeşlerinden büyüktü. Su tedarik etmek için dışarı çıktı. Bu sırada düşmanlar ona saldırdı. Bir süre savaştıktan sonra yorulma belirtileri gözükmeye başladı. Bu esnada bir ağaç arkasında tuzak kurmuş olan Hekim b. Tufeyl, önce sağ koluna sonra sol koluna bir darbe vurdu.[47] O anda Hz. Abbas (a.s) şöyle bir recez okumaktaydı:

“Ey nefis! Kâfirlerden çekinme ve Allah’ın büyük rahmetine ve Hz. Peygamberle birlikte olmana müjdeler olsun. Bunlar zorbalıkla sol kolumu kestiler. Rabbim onları cehennem ateşine atsın.”

Sonra o melun, demirden koca bir direği kaldırmış ve mübarek başına indirmiş ve bu şekilde şehadete ermiştir.[48]

Hz. Ebulfazl’ıl Abbas aleyhi selam, İmam Hüseyin’in aleyhi selam ashabından son şehit olan kişidir. Ondan sonra silahı olmayan Ebu Talip hanedanından çocuklar şehit olmuştur.[49] Hz. Ebu’l Fazl’ıl Abbas (a.s) şehit olurken yaşı daha 34’tü.[50]

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile