Cts04202024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Back Ana Sayfa Makaleler Hadis Sevgi ve kötü (şerr)

Hadis

Sevgi ve kötü (şerr)

 

vgi Allah'dandır ve Allah'dan başka ilâh (Tanrı) yoktur. Bâri ne hâcet kılarız sözü çok/Birdir Allah andan ayruk Tanrı yok! Nefsine öncelik verme, hased ve kîn; Allah'dan -hâşâ- değil, İblis'dendir.

İblis; şer Tanrısı değildir. Allah'ın mahlûkudur. İrade serbestîsi ile yaratılmış ve kötüyü seçmiştir.

İblis'i inkâr edenler; Allah'ı da inkâr ederler. “Ne varsa insandadır” derler. Oysa “insan” diye tek bir varlık olmadığına göre, aslında bu söz inkârdır. Ardından da “Şeytan da içimizdedir” sözü gelir.

  İblis'i inkâr etmeyenlerin bir kısmı da O'ndan korktuğu için İblis'i bir “Şer Tanrısı” kılmışlardır. Zerdüşt, yanılmıyorsam, Kur'an-ı Kerim'deki Zülkifl peygamberdir. Zülkifl ile Zarahustra (Zerdüşt) aynı anlamdadır. (Abâlı). Mithra dini de Zerdüşt tebliğini devam ettiren bir dindir. Mithra (bugünkü Farsça'da: Méhr), sevgi demektir. Maalesef Zerdüşt-Mithra dinine karşı da saptırma ve halkı yabancılaştırma süreci başlatılmıştır. Böylece; Ruh-ul-Kudüs'ün ve İblis'in Yaradan'ı olan Allah'a iman yerine, Ahuramazda (Hürmüz) ve Angrimanyu (Ehrîmen) ikiciliği (düalizm) hakim olmuştur. Yezidî inancı İslâm'ın bir mezhebini değil, bu ikiciliğin etkisinde olan eski din anlayışının Mezopotamya yöresinde bazı İslâmî terimler de kullanarak İslâm'a tepkisini ifade eder. Yezîdîler İblis'e tapmazlar, ne var ki İblis'in; Adem'e ve vâris-i Âdem'e üstünlüğü iddiasını kabul ederek İblis'i en yüce Melek sayarlar. (Melek-i Tâvûs) Yezidî adı da ikinci Emevî gaasıp ve cânîsinden gelmediği, İyzed; “iyi varlıklar”ı, melekleri ifade ettiği ve bu terimin çoğulu olan Yezdan da Allah için Osmanlı Dönemi Türkçesi'nde de kullanıldığı halde, sonraları herhalde Mervan soyundan gelen, İslâmî görünüme bürünmüş Şeyh Adiyy'in etkisinde, vâris-i Âdem olanlara düşmanlık duygusunu tatmin ettiği için, Emevîler “ta'zîz” edilmeye başlanmış ve Emevî isimlerine rağbet edilmiştir.

  Irak'ta, İblis'in emirlerine uymayı seçen işgal gücü, her zaman yaptığı gibi, ardında bir zulmet döğüşü bırakmaksızın Irak'ı terk etmemeye kararlıdır. Bir yandan Veliyyi Asr'ın babası, atası ve annesinin türbelerine kendine uyanları saldırtarak Şi'î-Sünnî ihtilâfını körüklemek isterken, son günlerde de Kürtler arasına da nifak sokmak için Yezîdî Kürtler'e karşı terör saldırısını el altından düzenletmiş ve ardından da timsah gözyaşları dökmüştür.

  Yezidî inancı İslâm'dan ayrı bir inançtır. Bu olayı açıklamada dahî yetersiz kalır: “Melek-i Tâvus”, en büyük Melek ve dolayısıyla iyi bir varlıksa, şu halde bu cinayete kışkırtan bir de İblis mi vardır?

  Yalnızca Yezidîler için değil bütün inanç toplulukları için İslâm insanlık onurunu ve insan haklarını tanır. (Mumtahine, 8-9) Bu gibi cinayetleri ancak İblis'in dağıttığı mavi boncukları almaya can atanlar tertip ederler ve haklı bulurlar.

  Ancak, ruh sağlığına aykırı âyinler de ancak kapalı yerlerde ve sadece bu inanç mensuplarının katılmasıyla yapılabilir. Ahlâka aykırılıklara da ancak konut dokunulmazlığı (mesken masuniyeti) alanında ve “suç” sözkonusu değilse müdahale edilemez.

Ehl-i Beyt'i temsil eden Ondört Ma'sûm-i Pâk'in başında Yüce Sevgilimiz gelir. Kızı Fâtıma da O'nun “can parçasıdır”. Ali'nin Nûru da O'nun Nur'undandır. Hasan ve Huseyn'in ve Huseyn'in soyundan dokuz Ehl-i Beyt İmamı'nın Nurları da böyledir. (Nûr âyeti).

  Perşembe gecesi bir televizyon kanalında yapıldığını duyduğum edepsizliğin kasdî olduğunu zannetmiyorum. Ne var ki “Cehlin ol mertebesi sehl olmaz”. Üstelik bu saygısızlık ve edepsizlik; Seyyid-üş-Şüheda'nın doğum günü olan Üç Şaban gününü izleyen saatlerde yapılmış. Ey Azîzan, kasden yapılmış olmasa dahî, bu gibi olaylarda İblis fırsatı kaçırmaz ve derhal tahrike başlar. Aman; vakar ve teennîyi elden bırakmayalım! Nedamet ve özür dileme açıklaması yapılsın ve Ehl-i Beyt gönüllerde yerini alsın! “Ehl-i Beyt kavramını Şi'îler uydurmuştur, bu dînî bir kavram değil, mahalle muhtarlığı kavramıdır” bilimsel tezini yerleştirmeye çalışanlar da herkesden önce nâdim olsunlar.

  İran'da sevgi ve ümîd rehberimiz olan Yüce Sevgilimiz'in kutlu varlığına bir san'at eseri ithaf edilmiş. Hanım san'atçılar da “erotik” değil “zarîf” ve “estetik” hareketlerle bu sunumda yerlerini almış. 17 Ağustos Cuma günlü Hürriyet'in ilk sahifesinde bu san'at haberi şu başlıkla veriliyordu: Haşemalı bale! Ne diyelim? Bî-edeb mahrûm geşt ez lûtf-i Rabb! (Edepsiz Allah'ın lûtfundan yoksun kaldı - Mevlânâ).

  Su sıkıntısını görüyoruz, ne var ki gitgide vahîm boyutlara ulaşan edeb sıkıntısını görmüyoruz. Önce edeb duasına çıkalım ey Azîzan! (Ez Hodâ cûyîm tevfîyk-i edeb - Allah'dan bize edeb vermesini dileyelim - Mevlânâ)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile