Çrş04242024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Back Ana Sayfa Ehlibeyt (a.s) Mehdilik ve Zuhur Asrı

Ehlibeyt (a.s)

Mehdilik ve Zuhur Asrı

 

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Bismillahirrahmanirrahim

“Allah, sizden iman edip doğru işler yapanlara, onlardan öncekileri yeryüzüne egemen kıldığı gibi onları da egemen kılacağını, beğendiği dini onlar için yerleştireceğini ve korkularını güvene çevireceğini vadetti. Onlar bana ibadet ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim küfre saparsa işte onlar fasıktırlar.” Nur /55

İnsanlık gittikçe bir çıkmaza ve belirsizliğe sürüklenmektedir. En değerli varlık olan insanın içine düştüğü bu çıkmazdan kurtulması gerekiyor. Toplumlar bu girdaptan nasıl çıkacaklarının hesabını yapıyorlar, gittikleri her yolun çıkmaz sokak olduğunu gördükçe daha da karamsarlaşıyorlar.

İnsanların çoğu sırat-ı mustakimden saptırıldığı günden beri tekrar dirilip öze dönüş yolunu bulmak için asırlardır çabalıyor. Kendisine sunulan yolların yanlışlığını maalesef acı tecrübelerle öğrenmesine rağmen yine de terk edemiyor. Hak ile batılı, doğru ile yanlışı bir birinden ayırt etmek için kendisine sunulan kriterleri gözardı ederek heva hevesin yolunu denemekten geri durmuyor.

Yüce Yaradan tarafından kendilerine sunulan hak yol nişanelerini görmezlikten geliyor, kendi yeteneğine güvenerek bu girdaptan çıkayım derken daha da kayboluyor.

Sırat-ı mustakim, insanları Allah’a götüren yolun adıdır. İlahi vahiy bu yolun düsturlarını beyan etmiştir. “Kuşkusuz, Allah benim de sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte sırat-ı mustakim budur. “ Al-i İmran/ 51 Doğru yol/ sırat-ı mustakimde olmanın alameti Rabbe itaat ve ibadet etmektir.

Peygamberler bu yolun hem ilk yolcuları ve hem de Yaradan tarafından tayin edilmiş önderleridir. “Kuşkusuz sen peygamberlerdensin ve doğru yol/sırat-ı mustakim üzeresin.” Yasin/3-4

Bizlere de sırat-ı mustakimde olmak için dua etmek emredilmiştir; hem de günde beş vakit namazda ilk iki rekatında “ ihdinassıratel mustakim” “, bizi sırat-ı mustakime hidayet et” demesi emredilerek. Kul her gün Rabbine “beni hak yola hidayet et” diye yalvarır. Yüce Yaradan da buyurur: “…..Allah dilediğini sırat-ı mustakime iletir.” Bakara/213

Ve Rabb kimi hidayet edeceğini de şöyle buyuruyor: “Allah’ın ayetleri size okunduğu ve Allah’ın Resulü aranızda bulunduğu halde nasıl inkara saparsınız? Kim Allah’a sarılırsa şüphesiz, sırat-ı mustakime iletilmiştir.” Al-i İmran/ 101 Hidayete ulaşma şartı Allah’a sarılmak olarak beyan ediliyor.

Peygamberler döneminde ve asrı saadette sırat-ı mustakim berrak ve net idi. Peygamber Tevhid nidasını öyle beyan ediyordu ki, hakkı anlamak ve şirk, putperestlik ve küfür ile sırat-ı mustakimi ayırd etmek per zor değildi; zengin-fakir, yaşlı-genç, kadın-erkek, arap-ecem, köle-azad ve cahil-alim herkes peygamberin hak nidasını duyduğunda anlıyor iman ediyordu.

Peygamber sonrası sırat-ı mustakim yolunu sis bulutları kapladı yolun ilerisi görünmez oldu, barikatlar kuruldu yürünmez oldu, yan yollar açıldı, alternatif yollar sunuldu, Sırat-ı mustakim nişaneleri devre dışı bırakıldı, inzivaya sürüklendi böylece sırat-ı mustakim diğer yollarla karıştırıldı, insanların kafaları karıştı ve karşıtırıldı neticede sırat-ı mustakimi belirleme zorlaştı.

Asrı-ı saadetten uzaklaştıkca sırat-ı mustakimin yanında yolların sayısı çoğaldı; bütün bu yollar tali ve yan yollardır ama malesef insanlar bunu anlayamadılar. Bu yolların bazıları alternatif yol olarak ortaya çıkarıldılar, bazıları da bu asıl yoldan sapmının neticesinde ortaya çıkan yapay yollardır.

Bu sırat-ı mustakimin beşeriyet tarihi boyunca nişanesi peygamberlerin bu yolda gitmesiydi. Salihlerin, şehidlerin ve sıddıkların bu yolu peygamberleri takip ederek gitmeleri diğer nişanelerdir.

Günümüzde bu sırat-ı mustakimin bir nişanesi olması gerekir; herkesin kabul edeceği, Kur’an kaynaklı ve sünnet onaylı bir nişane olmalıdır. Aski takdirde insanların sırat-ı mustakime girmemelerine bir gerekçe doğmuş olacak, tali yollara girmeleri için ellerinde bir bahane bulunacaktır.

İşte bu nişane Mehdeviyet veya Mehdiliktir. Günümüzde sırat-ı mustakim Mehdiliktir. Hak- batıl arasındaki terazi ve mizan “Mehdilik” inancıdır. Mehdilik dışındaki diğer bütün yollar eğer yolcularını asıl yola sırat-ı mustakime ulaştırırsa, yani Mehdiliğe götürürse hak yoldur aksi takdirde imam Humeyni’nin (r.a) dediği gibi Amerikan İslamıdır.

Bütün peygamberlerin davet ettiği bu sırat-ı mustakim insanlığı kurtuluşa ulaştıracak Mehdilik yoludur. İnsanlar, sırat-ı mustakim olan Mehdilik yoluna yönlendirilmelidir. Bunun ilk adımı bu yolun karşısında veya paralelinde bulunan yolların batıllığını insanlara anlatmaktır, insanlar batıl yollar kendisine tanıtıldığında sırat-ı mustakimi bulacaklar ve kendileri bu yolda haraket edeceklerdir.

Günümüzde ilim ehlinin, düşünürlerin, aydınlar ve kanaat önderlerinin en büyük cihadı belki de yegane cihadi sırat-ı mustakimi tanıtmak ve bu yolun dışındaki bütün yolların batıllığını beyan etmektir.

Sırat-ı mustakim, dosdoğru yoldaki dikenler temizlenir, hakkı görmeyi engelleyen perdeler kaldırılır ve ilerlemeye mani olan barikatları yok edilirse sırat-ı mustakimin saf ve temizliği ortaya çıkacaktır.

Bütün peygamberler bu yola davet etmişlerdir. Bütün dinlerin mesajı bu sırat-ı mustakime davettir.

Bu yolun önderleri insanları Mehdilik inancına yaklaştıracak her türlü çalışmayı yapmalıdırlar. Bütün faaliyet ve çalışmaların temel stratejisi Mehdilik doktrinine göre ayarlanır. Dolayısıyla bütün işler bu temel ilkeye göre değer kazanır. Ticaret, muaşeret, eğitim-öğretim, savaş-barış, emniyet-huzur, uluslararası ilişkiler, hukuk, ahlak, siyaset ve yönetim gibi toplumsal işlerin hepsinin temel stratejisi Mehdilik olmalıdır.

“Zuhur asrı” diye bilinen bu asırda en önemli görev “Zuhur nesli” yetiştirmektir. Ulemanın günlük geçici politik oyunların içinde yer almaları onları yıpratır ve asli görevleri olan peygamberin varisliğini yerine getirmeyi engeller. Alimler kendilerini meşgul eden ve insanın bütün enerjisini yok eden geçici ve boş işlerden uzak durmalıdırlar ve Mehdilik inancına layık “Zuhur neslinin” yetişmesi için çaba harcamalıdırlar.

Zuhur Asrının Özellikleri

İnsanlık tarihi başından günümüze kadar insanlığın kaderini belirleyen dönüm noktalarına şahid olmuştur. Cahiliyet devri, asr-ı saadet dönemi tabirleriyle beyan edilen bu dönemler kendilerine has özelliklere sahiptirler. Bu dönemlerde inkılab yapıp toplumun yapısının değiştirilmesi tarihin dönüm noktalarını oluşturur ve bu değişim o zamanın realitelerinin değiştirilmesi sayesinde ortaya çıkmıştır. Hem olaylar küresel gerçekleşmiş, hem de realiteyi değiştiren liderler küresel kimliğe sahip olmuşlardır.

Yaşadığımız asırdaki bir çok hadiseler değişmez kabul edilen bir çok realiteyi değiştirmiş ve dünyanın kaderini belirleyip insanlık tarihini hedefine ulaştıracak “Zuhur asrına” yaklaşıldığını göstermiştir.

Zuhur asrını diğer asırlardan ayıran bazı özellikleri vardır. Zuhur asrı denilmesinin sebebi de son ilahi hüccetin zuhur ederek alemi aydınlatacak olmasındandır.

Batı toplumlarında Allah unutuldu, din öldürüldü, gayb alemi ile irtibat kesildi ve beşer kendi başına bırakıldı. İnsanın hayatından Rabb tamamen silinerek insan Rabb’ın yerine konuldu.

Müslüman toplumlarda Allah’a dokunulmadı ama peygamber hayatın dışına çıkarıldı; elde sünnet adına tahrif edilmiş rivayetler kaldı. Peygamber ve öğretileri insan hayatında fonksiyonunu yitirdi. Dinin emirleri inkar edilerek müslümanlar kendilerini peygamberin yerine yetkili kıldılar.

Aynı şekilde Ehlibeyt devre dışı bırakılarak müslümanlar kendilerini dini otorite olarak insanlara kabullendirdiler. Hazır, nazır ve hayattaki İmam’ın varlığı inkar edilerek dinin savunuculuğuna soyundular.

Neticede son ilahi hüccet Hz. Mehdi(af) gayb alemine haps edildi, gökyüzüne münhasır kılınarak insanın hayatındaki rolü inkar edildi.

Bilinmelidir ki, beşeriyet tarihinin kıyametten önce son dönüm noktası “Zuhur asrı” olacaktır. Zuhur asrına ortam hazırlamak gerekir, oturup ortamın oluşmasını beklemek miskinlerin, acizlerin ve zamanın imamını tanımayanların özelliğidir.

Zuhur asrının belirgin özellikleri

–İnsanlar küresel düşünecekler; gelişen bütün olayların ve meydana çıkan bütün sorunların birbiriyle ilintili olduğu düşüncesi hakim olacak ve her gelişmeye bir bütünün parçası olarak bakılacak
-İnsanlar adalet peşinde olacaklar; adalet her alanda talep edilecek, bütün insanlar için istenecek, zülümden nefret edilecek.

–Beşeri sistemlerden bıkılacak; beşeri sistemlerin yetersiz olduğu, insanları saadete ulaştıramayacağı anlaşılacak ve daha mükemmel bir sistemin olması gerektiği kanaatı güçlenecektir.

–Bir kurtarıcı aranacak; mevcut durumdan kurtaracak, zülüm, fakirlik, fesad ve cehaleti bitirecek bir kurtuluş yolu aranacak.

–Bilim ve teknoloji tehlikeli boyutlara ulaşacak; bilim ve teknoloji insanlığın sorunlarını çözemediği gibi daha da felakete sürükleyecek. Maneviyat yok olup insanlar maddileşecek/dünyalaşacak.

–İnsan ilahlaştırılacak; hümanizm adı altında şeytani kültür hakim kılınacak. Herşeyin odağına insan yerleştirilecek; herşey insan ekseninde değer kazanacak; insan için olmayan hiçbirşeyin değeri olmayacak. İlim, teknoloji, ekonomi, hakimiyet, güç, eğitim-öğretim hepsi insanı ilahlaştırmak için kullanılacak.


Zuhur nesli yetiştirmek

Her asrın kendine has özellikleri olduğu gibi her asır neslinin de kendisini diğer nesillerden ayrıcalıklı kılan özellikleri vardır. Bu ayrıcalık bazı toplumlarda değişim ve zamanın gereksinimi olarak algılanır ama bazı toplumlarda bu ayrıcalıklı özellikler sadece basit bir değişim olarak değil aksine ilerleme, gelişme ve tekamül olarak görülür.

İçinde bulunduğumuz asırda yeni nesil ciddi bir kültürel değişim geçiriyor, kendisine zaman ve şartların dayattığı bir kültürün varlığı hissedilmektedir.

21. Asır neslinin nasıl bir duruma geldiğine kısa bir göz attıktan sonra çareleri üzerinde düşünmek gerekecektir.

1- -Kültürel değişim: Batı dünyasının insan hayatının hedefini, çıkarcılık ve lezzetçilik/hedonizm gibi iki temel üzerine kurduğunu görüyoruz. Batı bu kültürünü ve hayat felsefesini bütün dünyaya hakim kılma hedefindedir. Müslüman toplumlar da isteyerek veya istemeyerek bu akımın etkisinde kalmanın neticesinde yeni müslüman nesil ciddi bir kültürel travma yaşıyor.

2- Bilimsel ve teknolojik değişim: Bilim ve teknolojiyi kültürden ayırmak imkansızdır. Her bilimsel buluş ve teknolojik gelişme içinde bir kültürü barındırır. Bilim ve teknolojiyi üretenler kendi kültürleriyle birlikte sunmaktadırlar. Bilimsel buluşlar gerçekleştiremeyen ve teknoloji üretemeyen toplumlar asla kendi kültürlerini yaşatamaz ve diğerlerine sunamazlar. Bilimsel ilerleme ve teknoloji dünyası olarak bilinen batının elde ettiği başarılar alınmalı ama onların kültürleri alınmamalı diye düşünenler yanlımaktadırlar. Çünkü teknoloji ve bilimsel veriler alındığı anda onların kültürünü de almış oluyorsunuz.

3- Düşünen bir nesil; taklitçi ve körü körüne kabul eden değil araştırmacı, aklını kullanan bir nesil varlığını hissettiriyor. Aklını sonuna kadar kullanarak akli tekamüle ulaşma arzusunda olan bir nesil oluşuyor da denilebilir.

4- Gerçekci ve realist düşünen bir nesil; hayalci ve ütopyacı değil realiteyi temel alan, idealleri bir ülkü olarak algılayan bir nesil yetişmektedir.

5-İdeolojik nesil; Kendi dünya yaşantısında rolü olan, hayatına yön veren bir ideolojiyi benimseyen bir nesil…

6- Küresel düşünen bir nesil; teknoloji sayesinde iletişimin kolaylaştığı; insanların birbirine anında ulaşma imkanın doğduğu asrımızda insanlar artık bölgesel ve ulusal değil küresel düşünüyorlar. Bölgesel ve ulusal düşünenler gerici, medeniyetsiz ve cahil olarak algılanıyorlar. Dünyanın bir coğrafyasında meydana gelen bir olayın diğer bölgelerden bağımsız olduğunu düşünmek dar görüşlülüktür.

7-Geleceğe yönelik düşünen bir nesil; geçmişe saplanıp kalan değil, tarihi ve geçmişiyle övünen bir nesil değil geleceğeine ışık tutacak, önünü görebilen, geleceğini şekillendirecek bir düşünce akımının peşinde bir nesil ortaya çıkmıştır.

Asrımız neslinin bu özellikleri toplum bilimcileri, yöneticiler ve her akıllı kimse tarafından bilinmektedir ama asıl soru şudur: Bu özelliklere sahip yeni neslin ihtiyaçlarına, taleplerine, sorun ve sorularına cevap verecek ideoloji hangisidir? Kim bu nesli eğitme cesaretini gösterecek? Hangi ekolün, genç nesli zamanın gereksinimi ve şartlarına göre yetiştirecek program ve tezi var? Batı dünyası kendi yolunu bulmuş ve bu yolda ilerliyor, müslümanların bu alanda bir projesi var mı? Evrensel olduğunu iddia eden Kur’an ve İslam dininin bu konuda tezi nedir?

Mehdiliğin özellikleri;

Mehdilik tanıtılırken hayalcilik ve ütobyacılık terk edilmeli ve insanın hayatında rolü olan bir Mehdilik inancı sunulmalıdır.

–Vahiy kaynaklı ve sünnet onaylıdır; Vahiy ile dünyanın geleceğini düzenleyecek, insanlığı karanlıklardan kurtaracak sistemin Mehdilik olduğu beyan edilmektedir. Bütün peygamberler bunu müjdelemişlerdir. Resulullah(sa) da açık bir beyan ile bu sistemin adını koymuştur.

–Geleceğe yönelik bir projedir; geçmişe yönelik değil geleceğe yönelik program sunmakta ve insanların geleceğini şekillendirmek istemektedir.

–Evrensel bir pojedir; belli bir coğrafyaya, ırka, millete ve ideolojiye ait değildir. Bütün insanları hidayete ve kurtuluşa götürecek bir projedir.

–Küreseldir bir projedir; Dünyada herkes bu mevcut durumdan kurutulmak arzusundadır. Afrikalı, Asyalı, Amerikalı, Avrupalı dünyanın her bir yerinde bulunan her insanın ruhunun derinliklerinde, kalbinin bir köşesinde dünyanın gidişatının doğru olmadığı ve adaletin gelmesi gerektiği arzusu yatmaktadır.

–Dinamik ve canlıdır; oturup bekleyerek hayal kurmak ve ütopyacılık değildir bilakis insanları harekete geçiren, dinamik kılan ve canlı tutan bir programı vardır.

–Sorumluluk veren bir pojedir; hidayete ulaşmak isteyen ve kurtuluşu bekleyen herkesin vazife ve sorumluluğunu belirler. Herkesin sorumluluk bilinci ile hareket etmesini sağlar. İlahi projenin tahakkukunda herkesin katkısını sağlar.

–Adalet mihverlidir; en önemlisi projenin tamamı adalet eksenli olmasıdır. Hedef mukaddes olduğu için ona ulaşma yolları ve vesileleri de meşru olmalıdır. Meşru olmayan vesile, metod ve strateji asla kabul edilmez.

Ulemanın günlük geçici politik entrikaların içinde yer almaları onları yıpratır ve asli görevleri olan peygamberin varisliğini yerine getirmelerini engeller.

Alimeler, aydınlar, düşünürler ve halk arasında itibarı olan kanaat önderleri insanları bu zuhur asrında sırat-ı mustakim yoluna davet etmelidirler.

Zuhur nesli nasıl eğitilmeli

-Yüce idealler ve hedefler verilmeli; evrensel adalet devleti teorisi gibi.

-Sahip ve koruyucuları olduklarını anlamlılar; zamanın imamı ile tanışmalıdır.

– İnsanları zamanın imamıyla tanıştırmak.

– Kalplerin Hz. Mehdi’ye yönelmesini sağlamak,

– İnsanları zuhura bir adım yaklaştırmak,

– İmamı gayb aleminden şuhud alemine çıkarmak, hayatımızın bir parçası yapmak.

-İnsanlar gayb alemi ile bağın olduğunu hissetmelidirler; gaybetteki imamın fonksiyonunu anlamalıdırlar.

-En güçlünün inananlar olduğuna iman etmeliler; gücün maddiyat ile değil Yaradan ile olduğu insanlara öğretilmelidir.

-İlahi idealler ve hedeflerin tahakkuku için aktif olmaları ve kendilerinin bu hedefin tahakkukunda fonksiyonu, rolleri olduğunun farkına varmalıdırlar.

-Sapkın akımlardan kurtarıp Zuhura ortam hazırlanmalıdır.

Asrımızda en önemli cihad ve çalışma bu alanlar olmalıdır.

Adalet güneşinin doğacağı günü görme ümidi ile.

Sabahattin Türkyılmaz

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile