Cu03292024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Back Ana Sayfa Ehlibeyt (a.s) Muaviye saltanatının imal ettiği Sünnilik

Ehlibeyt (a.s)

Muaviye saltanatının imal ettiği Sünnilik

 İslam ilimleri ve kaynaklarına yönelik dönüştürme operasyonu Muaviye saltanatıyla birlikte kurumsallaştı.
Hz. Peygamber’in, Gadir-i Hum ve Veda hutbelerinde, ümmetine “kendilerine sarıldıklarında asla sapıtmayacakları” ve kıyamet gününe kadar birbirinden ayrılmayacak iki emanet olarak bıraktığını ilan ettiği Kur’an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt” gerçeğinden, Kur’an-ı Kerim’e dokunamadılar.
Lakin Muaviye saltanatı, Ehl-i Beyt’in bizzat kendilerine kılıç, Kur’an ve Ehl-i Beyt eksenli dinî hayata dair varid olan birçok hadisin üstüne de kalem çekti.
Resulullah’ın ümmetine “ağır iki emanet”ten biri olarak bıraktığını ilan ettiği “Ehl-i Beytim”in yerine “Sünnetim” kavramıikame edildi. Sünnet’in de içi Emevî uydurmaları ve mevzu rivayetlerle dolduruldu.
AKP iktidarı da geldi, Veda hutbesindeki bu Sünnet’i de makaslayıp kaldırdı. Kaldı ortada“Size bir emanet bırakıyorum: O da Kur’an…” ifadesi.
“Kur’an ve Ehl-i Beytim”in yerine, Emevi saltanatında ikame edilen “Kur’an ve Sünnetim” rivayetleri, Sünni Cerh ve Ta’dil kriterleri bakımından mevzu/uydurma, münker ve zayıftır.
“Kur’an ve Sünnetim” rivayeti, İbn Abbas, Ebu Hureyre, Amr b. Avf ve Ebu Said el-Hudri’den naklen dört kanalla geliyor; hepsi metruk ve mevzu…
İbn Abbas’tan nakledilen rivayetteki Ebu Üveys Abdullah el-Medeni, zayıf ve hafıza noksanlığıyla ma’lul; oğlu İsmail ise kezzab/çok yalancı ve hadis uyduran biridir. (Zehebi, Mizan’ulİ’tidal, Beyrut, trhsz.,I/222-223, II/450; İbn Hacer, et-Tehzib, Beyrut-1996, I/255-257, III/173-174).
Ebu Hureyre’den nakledilen rivayetin zincirindeki Salih b. Musa et-Talahide, Amr b. Avf’ınrivayetindeki Kesir b. Abdillah el-Müzenî de, ittifakla zayıf, metruk ve tam bir kezzab/yalancı… Hatta Buhari’ye göre Salih b. Musa, münkeru’l-hadistir/yani yalancı ve rivayeti alınmayacak kişi. (Zehebi, Mizan, II/301-302 III/406-408; İbn Hacer, et-Tehzib, II/353; İbnSa’d, Tabakat, Beyrut-1405, V/412; İbn Hacer, et-Takrîb, Beyrut-1997, II/41).
Ebu Said el-Hudrî’den gelen rivayetteki Şuayb et-Teymî ise meçhul, kim olduğu belli değil… İbn Hibban’ın “zındıkın teki” dediği ve yalan hadis imalatıyla ünlü Seyf b. Ömer ile yan yana gelmeleri ise, rivayeti tamamen yalana çıkartıyor. (Zehebî, Mizan, II/255-256, 275; İbn Hacer, et-Tehzîb, II/466-467).
Bozacının şahidi şıracı misali uydurma yöntemle oluşturulmuş böyle bir haber, nasıl olur da Sünni ve Şii İslam alimlerinin mütevatir ve sağlam rivayet diye ta’dil ettikleri “Bu iki emanet, Kur’an ve Ehl-i Beytim’dir” şeklindeki hadisleri bastırabiliyor?!
İlim kisveli ve cüppeli Emevi propagandasıyla…
Geçmişten günümüze bu propagandayı ilim ve din diye İslam milletine yutturanların yol evlatları, bugün aynı cüppeli vaziyetleriyle Amerika ve İsrail’in safında Ehl-i Beyti seviyorlar diye Suriye, Irak ve Yemenli Müslümanlara karşı savaş açmış gidiyorlar!
Ebu Hureyre’den naklen Sünni kaynaklı şu çakma rivayet de manidar: Hz. Peygamber, Muaviye’ye bir ok takdim etmiş ve “Al bu oku; cennette buluşuncaya kadar sende dursun” buyurmuştur. (Zehebi, Mizan, Daru’l-Marife, Beyrut, 4/333, H. No: 9346).
Bu uydurma rivayet, Halifeİmam Ali ve yaranlarını Sıffîn’da ok yağmuruna tutan Muaviye’yi, elindeki kanlı okla cennette Hz. Peygamberle buluşturuyor!
Kişiye özel şu karşı uydurma ve çarpıtmalar da sembol rivayetlerden:
Sahih olan rivayetlere göre; Hz. Peygamber, İbn Abbas’ı üç defa Muaviye’ye gönderip acilen yanına çağırtır. Muaviye, yemek yediğini bahane ederek davete icabet etmeyince Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Allah, onun karnını doyurmasın!” (Müslim, Sahih, Birr 96, c.8 (2604), “Hak Etmediği Halde Resulullah’ın Lanetlediği Kimse...” Babı; Ebu Davud, Sünen, c.11, c.359; Zehebî, Tezkire, II, 700-701; en-Nesaî, Sünen, Tercüme’tül-İmam, s. 13)
Altı Sünni hadis kaynağından biri olan Sünen’in sahibi İmam Nesai, Ümeyye camiinde bu hadisi nakletti diye ağır şekilde dövülüp Filistin’in Ramle yöresine götürülürken yolda can vermiştir.
Hadisteki Emevîleşmeye bakın ki; Resulullah’ın bedduasını şerh sadedinde, İbn Kesir, bu duayla Muâviye’nin dünya ve ahirette bereket elde ettiğini, hatta her kralın böyle doyumsuz mideye hasret çektiğini, dolayısıyla hadîsin onun fazîletine delalet ettiğini anlatır. (İbn Kesir, el-Bidâye, VIII/127-128).
Müslim (ö: 261 h.) ise, hadisi, Sahih’inde “Hak Etmediği Halde Resulullah’ın Lanetlediği Kimse...” diye bir bab altında naklederek; Muaviye’yi himaye etmek adına Hz. Peygamber’i “hak etmediği halde birini lanetlemek” ile itham eder. (Müslim, Sahih, Birr 96, c.8, H. No: 2604, “Hak Etmediği Halde Resulullah’ın Lanetlediği Kimse...” Babı).
Muaviye’nin beddualı karnını mübarek kılmak ise Vahşi’nin oğluna düşer. Hz. Peygamber’in amcası ve İslam’ın arslanı Hz. Hamza’yı Uhud’da şehit ederek ciğerini söküp Muaviye’nin annesi Hind’e getiren Vahşi’nin oğlu Harb, Muaviye’nin beddualı karnını kutsamak için, Hz. Peygamber’in dilinden öyle bir yalan rivayeti uydurur ki, bu yalanın zirvesidir:
Resulullah şöyle buyurmuş: “Allahım, Muaviye’nin karnını ilim ve hilimle doldur!”(Uydurma rivayet için bkz: Zehebi, Mizan, Daru’l-Marife, Beyrut, 4/331-332, H. No: 9339).
Muaviye saltanatı ve Emevî-Abbasi süreci, Ehl-i Beyt’isafdışı bırakan ve onlara kılıç çeken bir Sünnet anlayışı ve Sünnilik ihdas etti. İmam Azam, İmam Şafi, Ahmed b. Hanbel, Said b. Cübeyrve sair İslam büyükleri bu Emevi imalatı Sünnilik safında değil; bilakis canları pahasına vahyin indiği aile olan Ehl-i Beyt’in safındadırlar.
Muaviye’den bugüne siyasal Sünniliğin temeli ve esasları, Kur’an ve Ehl-i Beyt eksenli bir hayat ve ulema geleneği üzerine değil; maalesef bu kayık eksen ve Emevî anlayışı üzerine oturtulmuştur. Bu anlayışın çağdaş tezahürü ise Müslümana karşı Amerika, İsrail ve AB safında kümelenmiş Sünni bloktur… Cuma günleri bu tahlillere devam ederiz.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile