Cts04202024

Son güncellemeSal, 29 Ara 2020 6pm

Back Ana Sayfa İlahi Kelam Kur’an-ı Kerim İNSANLARI GÜZEL DAVRANIŞLARINIZLA DOĞRU YOLA DAVET EDİN

Kur’an-ı Kerim

İNSANLARI GÜZEL DAVRANIŞLARINIZLA DOĞRU YOLA DAVET EDİN

Kur'ân, başkalarını hakka davet edip de kendisini unutanları sert bir dille kınar ve böylelerinin büyük bir ilâhî gazaba yakalanacağını haber verir.[1] Hz. Şuayb (a.s), "Sizden yapmamanızı istediğim şeyleri yapmama konusunda ben hepinizden önde olmuşumdur."[2] buyurmaktadır.

   Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: "İnsanın cehalet ve sapıklık içinde olduğunun bir göstergesi de, başkalarını sakındırdığı şeyi kendisinin yapıyor olmasıdır."

   Bir başka hadiste de, "İnsanlara marufu emredip, kendisi bu davete uymayana Allah lânet etsin, böyleleri, başkalarını bir münkerden sakındırırken bizzat kendileri o münkeri işlerler." buyrulmaktadır.

   Yine hadiste, bu tür insanların dolap beygiri gibi cehennemde dolaştırıldığı ve "Sen burada ne arıyorsun, bizi bu kötülükten alıkoyan sen değil miydin?" diye hayretle soranlara, "Size, yapma, dediğim günahı kendim işliyordum."[3] dediği buyrulur.

   Evet, rivayetlerde "Bizzat güzel ameller işleyerek insanları hak yola davet edin."[4] buyrulmaktadır.

Bir baba veya bir öğretmen, sokağa atılan bir meyve kabuğunu, başkalarının kayıp düşmemesi için ayağının ucuyla bir kenara iter veya alıp çöp bidonuna atarsa, bu davranışa şahit olan çocuğun bir daha sokağa meyve kabuğu atmayacağı apaçık ortadadır. Bir devlet dairesinde bir müdürün gereksiz yanan ışıkları söndürerek enerji israfını önleme yolunda bir adım attığını gören memurların da aynı şeyi yapacağı bellidir. Yine, memleketi idare edenlerin cuma ve cemaat namazlarında en ön saflarda durduğunu gören halk, elbette ki camileri dolduracak, safları ihya edecektir.

   Eğer bunun tersi yapılır ve toplumun önde gelen isimleri aykırı şeyler yaparsa, günah ve fesat yolunu bütün halka bizzat kendileri açmış olurlar.

 Kur'ân-ı Kerim, sosyal ve dinî açıdan özel bir konumda bulunan Peygamber eşlerine şöyle buyurmaktadır:

"Ey Peygamber'in kadınları, sizden kim açık bir çirkin iş yapar ve utanmazlıkta bulunursa onun azabı iki kat artırılır, bu da Allah'a pek kolaydır. Ama sizden kim Allah'a ve Resulü'ne gönülden itaat eder ve sâlih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve biz ona üstün bir rızk da hazırlamışızdır. Ey Peygamber'in kadınları, siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz, eğer sakınıyorsanız artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra, kalbinde hastalık bulunan biri tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin."[5]

   Hadis-i şerifte, "Âlimin bir günahı affedilinceye kadar, cahilin yetmiş günahı affedilir; çünkü âlim işlediği günahla başkalarına da o günahın yolunu kolaylaştırmış olur." buyrulmaktadır.

   İlim şehrinin kapısı Hz. Ali (a.s) bir Hıristiyanla yolculuk yapmaktaydı. Yolların ayrıldığı yere gelinmesine rağmen, Hz. Ali (a.s) onunla birlikte bir süre daha yol alınca, Hıristiyan yol arkadaşı, "Sizin yolunuz öbür taraftan değil miydi?" diye sordu. İmam Ali (a.s), "Evet, haklısın; ama yüce İslâm dini, yol arkadaşı olduğumuz insanın bizim üzerimizde bir hakkı olduğunu buyurur; bu nedenle senin hakkını eda etmek için biraz birlikte yürüyüp seni uğurlamak istedim." buyurdu. Bu ulvî değer anlayışını gören Hıristiyan, Müslüman oldu.[6]

   Harun er-Reşid, İmam Kâzım'a (a.s) iftira edebilecek bir ortam hazırlamak amacıyla, İmam'ı hapsettiği hücreye laubali bir cariye koydurdu. Çok geçmeden İmam'dan etkilenen kadıncağız Müslüman olup, hücrede ibadete başladı[7]

  İmam Cafer Sadık (a.s) Ehlisünnet'ten olan Müslüman kardeşleriyle bir arada yaşayan Şiî Müslümanlara, "Onların cemaat namazlarına katılın, hastalarını ziyaret edin, cenazelerine katılın ve iyi işlerde daima öncü olun."[8]  tavsiyesinde bulunmuştur.

   Evet, bu tür olumlu davranışlarla insanlar, hayra ve iyiliğe bilfiil davet edilmiş olur.

---------------------------------------------

[1]- "Ey inananlar, niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz?" (Saff, 2)

[2]- Hûd, 88

[3]- Mizan'ul-Hikme, c.6, s.27

[4]- Vesail'uş-Şia, c.11, s.194

[5]- Ahzâb, 30-32.

[6]- Bihar'ul-Envar, c.71, s.157

[7]- Bihar'ul-Envar, c.4, s.239

[8]- Usul-i Kâfi

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile