Ehlibeyt (a.s)
Zuhuru Beklemenin Gerçeği-1
- Ayrıntılar
- Gösterim: 2432
İmam-ı Asr’ın (a.f) mübarek vücudunun gaybetten kurtuluşu, Ehl-i beyt (a.s) mektebi mensuplarının en büyük arzularından biridir. Çünkü bu, İslam toplumunda geleceğe ümitle bakmaya, harekete ve zindeliğe neden olur. Bu bağlamda önemli olan zuhurun kesinliğine inanmak ve gerçekleşmesini gerçek anlamıyla beklemektir. Yüce Allah Resulü (s.a.a), ümmetin en üstün amelinin yüce Allah katından kurtuluşu (fereci) beklemek olduğunu şöyle buyurmuştur:
Ehl-i beyt (a.s) imamlarının bildirdiklerine göre bu genel ünvanın en belirgin ölçütü Veliyy-i Asr (a.f) hazretlerinin gaybetten kurtuluşunu beklemektir. Çünkü o Hazretin zuhuru mümin insanlar için gerçek kurtuluştur.
Hz. Abdül Azim Hasanî (kuddise sirruh) şöyle buyurmuştur:
“Kâim’in” Mehdi (a.f) mi, yoksa başkası mı olduğunu sormak için İmam Cevad’ın (a.s) huzuruna varmıştım. Ben daha söze başlamadan İmam Cevad (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Eb’el Kasım! Bizim Kâim’imiz Mehdi’dir (a.f). Onun gaybet döneminde zuhurunu beklemek ve zuhur ettiğinde de ona itaat etmek gerekir. O, benim üçüncü oğlumdur. Muhammed’i (s.a.a) peygamber olarak seçen ve imameti bize özgü kılan Allah’a andolsun ki, eğer dünyanın ömründen sadece bir gün bile kalsa yüce Allah, Kâim’imiz zuhur edip haksızlık ve zulümle dolan yeryüzünü hak ve adaletle dolduruncaya kadar o günü uzatacaktır. Münezzeh Allah, onun işini bir gecede ıslah edecek ve durumları onun yararına döndürecektir; nasıl ki Musa’nın (a.s) işini bir gecede ıslah etmişti. Hani Musa (a.s), ailesinin faydalanması için gidip ateş getirmek istemişti de, peygamberlik şerefine nail olarak geri dönmüştü.”
Daha sonra İmam Cevad (a.s) şöyle buyurdu:
Ehl-i Beyt (a.s) Mektebinde Zuhuru Beklemek
Ahir zaman kurtarıcısının zuhuru evrensel bir düşünce olup insanlığı bu düşünce ekseninde bir araya getirir. Her ne kadar başkaları bir başkasını kurtarıcı olarak görüp ona ümit beslemiş iseler de İslam ümmeti, yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) öğretileri uyarınca, ahir zaman kurtarıcısının tek ölçütünün Hz. Mehdi (a.f) olduğunu görmüştür. Ancak bu ümmet içinden bir kesim, Mehdilik dersini yüce Peygamberin (s.a.a) Ehl-i beytinin (a.s) nuranî mektebinden almış; bir başka kesim ise, ehil olmayanlardan ilim öğrendiklerinden dolayı sonu kesik bir inanca yönelmişlerdir.
İntizar noktasında Ehl-i beyt (a.s) mensupları ile başkaları arasında çok derin ve büyük bir fark vardır. Kurtuluş ehli olan fırka, mevcut ama görünmeyen güneşin doğuşunu beklerken, başkaları mevcut olmayan yıldızı beklemektedir. Bizim inancımıza göre vaadedilen Mehdi (a.f) şu an mevcuttur, başkalarının sanısına göre ise mevcut değildir, sadece vaadedilmiştir. Sözü edilen iki kesim arasındaki intizar kavramının farkı, mevcut ile madum(olmayan) arasındaki fark gibidir; ki bunun sınırı asla belirlenemez. Çünkü biri ayın resmiyle gönlünü hoş ederken, diğeri gözünü gökyüzüne dikip ona bakarak gözünü doldurmuş, onu gökyüzünde bulmuş ve yücelişinin zirvesini beklemektedir.
[1] Kemal’ud Din c: 2, s: 357 [2] Kemal’ud Din c: 2, s: 49